ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ (ESOGÜ) SAĞLIK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİNDE GÖREVLİ DİYETİSYEN FİGEN ESEN, ‘DİYETİSYENLER GÜNÜ’ DOLAYISIYLA BİR AÇIKLAMA YAPTI.
05 Haziran 2020 Cuma 12:43 Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesinde görevli Diyetisyen Figen Esen, ’Diyetisyenler Günü’ dolayısıyla bir açıklama yaptı. Diyetisyen Figen Esen yaptığı yazılı açıklamada beslenmenin bir bilim olduğunu ifade ederek, “Sağlık personeli birçok alanda uzmanlaşmış geniş bir insan gücünden oluşur.
Diyetisyenler ise belki de bu yapının içinde sağlıklı bir toplumun en temel ögesi olan sağlıklı beslenme konusunda üstün bir özveri ile çalışan gizli kahramanlardır. Türkiye Diyetisyenler Derneği tarafından yapılan açıklamaya göre ülkemizde 1986’dan beri her yıl 6 Haziran Diyetisyenler Günü olarak kutlanıyor. Dünyada ise son 10 yılda değişik ülkelerde diyetisyenler günü kutlanmaya başlandı. Sağlık profesyonelleri olarak özel bilgi ve yetenekleri ile toplum sağlığını geliştirmeyi amaçlayan diyetisyenler, sağlık ekibi içinde özel besinler ve beslenme konusunda uzman görüşleri olan kişilerdir.
Beslenme bir bilimdir.
Bu nedenle beslenme eğitimi ve uzmanlığı sertifika programı ile olmaz, 4 yıllık Beslenme ve Diyetetik eğitiminin yanında, 1 yıllık hastane stajı ile olur. Bu zorlu süreci başarı ile tamamlayarak, meslek unvanı almaya hak kazanan kişiye ‘Diyetisyen’ denir. Besin ve beslenmenin sağlık üzerindeki işlevi konusunda otorite olan diyetisyenler sağlık, beslenme önerileri ve beslenme bilgileri konusunda güvenli kaynaklardır.
Diyetetik, kötü beslenmenin yol açtığı hastalıkları, yiyeceklerin besin değerlerini inceleyen sağlık bilgisi dalıdır. Hastalara ve danışanlara diyet yazma yetkisi yasalarla verilmiş ve bunun için gerekli/yeterli sağlık eğitimi olan tek sağlık personeli diyetisyendir. Diyetisyen unvanını kazanmak için bireylerin kabul edilmiş üniversite lisans programını tamamlamış olması gerekmektedir” diye konuştu.
“Diyetisyenlik eğitimi olmayanlar bu alana müdahil olmamalıdır”
Diyetisyenlik eğitimi olmayanların bu alana müdahil olamamaları gerektiğini aktaran Esen, “Yazılı medyada sıklıkla şok diyetlerden, ünlülerin nasıl zayıfladıklarından bahsedilir. Şok diyet diye bir şey yoktur. Şok diye sunulan diyetler günlük besin öğesi ve enerji ihtiyaçlarını karşılamada yetersizdir. Yağ kaybı yerine kas kaybına neden olurlar ve sonuçta kişiler sağlıklarını kaybeder. Beslenme bir ilgi alanı değil bilim dalıdır. Bu nedenle diyetisyenlik eğitimi olmayanlar bu alana müdahil olmamalıdır.
Diyetisyenlik mesleği her ne kadar zayıflama ile eşleştirilmiş olsa da çok değerli gerçek diyetisyenler; kilo almak isteyen, sağlıklı yaşamak için iyi beslenmeyi öğrenmek isteyen, hasta yatağında bir yudum besin için bizleri bekleyen bireylere de destek vererek yaşamlarının olumlu yönde değişmesine katkı sağlarlar. Sonuçta beslenme kişiye özel olmalıdır. Yaş, kilo, boy, cinsiyet, aktivite, metabolik hastalıklar gibi birçok parametre beslenme durumunu etkiler. Beslenme alanındaki en güncel hastalık obezitedir. Çünkü diğer hastalıkları da tetikler. Obezitenin kalp hastalıkları, kanser ve tip-2 diyabet gibi birçok hastalık riskini artırdığı bilinmektedir.
Araştırmalar Covid-19 semptomlarının da obezlerde daha ağır geçebileceğini göstermektedir. İngiltere’de Covid-19 nedeniyle hastaneye kaldırılan 17 bin hasta üzerinde yapılan bir araştırmada, obez kişilerin ölüm riskinin yüzde 33 daha yüksek olduğu görülmüştür. Bir başka araştırma ise Covid-19’dan ölüm riskinin obezlerde iki katına çıktığını, obezlikle ilgili kalp hastalıkları ve tip-2 diyabet gibi diğer hastalıklar hesaba katıldığında riskin daha da arttığını göstermiştir. Obezite ve Covid-19 ilişkisini biraz daha açarsak, kilonuz ne kadar fazla ise o kadar fazla yağ taşırsınız, daha az formdasınızdır ve akciğer kapasiteniz daha düşüktür. Bu ise kana ve bedene oksijen sağlamanın daha büyük bir mücadele haline gelmesi demektir. Bu kalbi ve kan akışını etkiler.
İnsanlar daha şişman olduğu için daha fazla oksijene ihtiyaç duyar. Bu ise organ sistemlerinin daha büyük bir baskıya maruz kalması anlamına gelir” dedi. “Önemli organlara yeterince oksijen ulaşamamasından dolayı obez beden sonunda yorgun düşer” Son olarak obezite hastalığı olan insanların Covid-19 süreci ile ilgili açıklamalarda bulunan Esen, şu ifadeleri kullandı: “Covid-19 gibi enfeksiyonlarda bu ciddi bir sorun olabilir. Önemli organlara yeterince oksijen ulaşamamasından dolayı obez beden sonunda yorgun düşer. Yoğun bakımdaki şişman ve obez kişilerin solunum ve böbrek fonksiyonları için desteğe ihtiyaç duyma ihtimalinin çok daha yüksek olmasının bir nedeni budur.
Bilim insanları, hücrelerde bulunan ACE2 adlı enzimin virüsün vücuda ana giriş noktası olduğunu keşfetmiştir. Yağ dokusunda bu enzimin daha yüksek düzeyde olduğu düşünülmektedir. Obez kişilerde de deri altında ve organların etrafında daha fazla yağ dokusu bulunmaktadır. Obezlerin Covid-19’a yakalanma ve daha ağır semptomlar gösterme riskinin yüksek olmasının bir nedeni de bu olabilir. Sonuç olarak beslenme bir bilimdir. 2000 yıl önce Hipokrat’ın da dediği gibi ‘besinler ilacınız, ilacınız da besinler olsun’. Diyeti ‘Gerçek Diyetisyen’ yazsın. 6 Haziran Diyetisyenler Günümüz kutlu olsun.”