Obezite bir hastalık olarak mı tanımlanıyor yoksa diğer hastalıkların ortaya çıkabileceğini gösteren bir risk faktörü mü?
Hastalık olup olmaması ile ilgili yurtdışındaki hekimler ve kurumlar neler diyor? Bunlara göz atalım.
Uzmanlar Obezite Bir Hastalık Diyor!
Dünya Obezite Federasyonu obeziteyi bir hastalık olarak sınıflandırdı.Obezite Dergisi’nde yayınlanan görüş birliğine göre, Dünya Obezite Federasyonu’ndan uzmanlar, obeziteyi bir hastalık süreci olarak tanımlamaktadır.
Onlar, obeziteye neden olan birincil maddeyi, bulaşıcı bir mikroptan ziyade bu sorunun sorumlusu olarak gıdaların yanlış kullanımını gösteriyor. Obezitenin kabul gören yaygın bir hastalık modeline uyduğunu savunmaktadırlar.
Baton Rouge Louisiana Eyalet Üniversitesi, Pennington Biyomedikal Araştırma Merkezi’nden Dr. G.A. Bray ve meslektaşları, yazdıkları makalelerde, obezitenin bir hastalık olduğunu kabul etme noktasında fikir birliği beyanlarının yüz yıldır sürmekte olan çekişmeli bir tartışmayı nasıl takip ettiğini açıklamakta. Bu beyanları Amerikan Tıp Birliği de dahil olmak üzere giderek daha fazla tıp organına ulaştı.
1980 yılından bu yana, küresel obezite oranları iki katından daha fazla bir orana çıkmış ve çoğu insanın kilolu veya obez olduğu ülkelerde, düşük kilo olmaktan çok daha büyük bir ölüm sebebi noktasına ulaşmıştır. (Bir diğer ifadeyle obeziteden ölen insan sayısı açlıktan ölen sayısından daha fazla!)
Bray ve arkadaşları “obezitenin kronik olarak ilerleyerek nükseden bir hastalık süreci” olarak tanımlanmasını ifade etmek için hastalığın “epidemiyolojik modeli”ni kullanmaktadırlar. Epidemiyolojik modelde, “bir kişi üzerinde bir hastalık üretmek için görev yapan bir çevresel madde” vardır. Bu hastalık “etken şiddetine karşı kişinin yatkınlığına bağlı”dır.
Yazarlar, gıdaların obezite için birincil çevresel etken olduğunu savunmaktadır. Tipik Batı Diyeti, bağımlılık yapan maddelerle aktive edilen ve beyindeki zevk merkezlerini tetikler. “Yiyerek zevkli ödüller” sağlayan düşük maliyetli, lezzetli ve kullanışlı bir etken olarak görmektedir.
Yazarlar, ayrıca obezitenin ikinci bir nedeni olarak fiziksel aktivitedeki düşüşü ileri sürmektedir. Bu düşüş, Batı Diyeti’ndeki gıdaların daha ucuza ve daha bol hale geldiği süreçle aynı zamanda gerçekleşti. Bu durum da obezite için bir çift itici güç oldu.
Birçok özelliği ile ortak bir ‘obezite bulaşıcı bir hastalık’
Yazarlar, beslenme ve fiziksel aktivitedeki düşüş gibi iki ana etkenin yanı sıra, uyku eksikliği, bazı ilaçlar, endokrin bozucular ve daha ileri ebeveynlik yaşı gibi çeşitli çevresel faktörlerin de obezitenin artmasına katkıda bulunduğunu belirtti.
Obezite hakkında kısa bilgiler
- Birleşik Devletlerde yetişkinlerin üçte birinden fazlası obez.
- Obezite, ABD’de orta yaşlı ve yaşlı erişkinlerde daha yüksektir.
- 2008 yılında obez bir yetişkin için ABD’de ortalama tıbbi maliyet, normal kilodaki bir bireye göre 1429$ daha yüksekti. (Amerika’da bir obezin yıllık sağlık maliyeti yaklaşık 5000 daha fazla!)
Bray ve meslektaşları, konak taraf faktörlerini tartışırken, obezite için risk faktörleri olarak tanımlanan 100’den fazla genin – bazı leptinlerde kusurlara neden olan – diğerlerine kıyasla daha büyük bir etkiye sahip olduğunu belirtti.
Ayrıca, genetik olarak obeziteye yatkın insanlarda, kullanılmayan gıda enerjisi, yağ hücrelerinde aşırı yağ olarak toplanmaktadır. Yazarlar, bu yağ hücrelerinin fazla enerjiyi depolamak için daha büyük veya daha fazla olmasının, hastalığın patolojik etkileri olduğunu iddia etmektedir.
Öne sürdükleri görüşler doğrultusunda, obezitenin bir başka patolojik etkisi, bağırsak mikroplarının kompozisyonuna eşlik eden değişimle etkileşen yağ hücrelerindeki değişikliklerden kaynaklanan iltihap artışıdır.
Dr. Bray ve meslektaşları, obezite “bulaşıcı olmayan bir hastalık süreci” iken, obezite için tarif ettikleri epidemiyolojik modelin çevresel etkenler de dahil olmak üzere “bulaşıcı bir hastalık ile ortak özelliklerinin” bulunduğunu ve kişilerin bu etkenlere tepki verdiği “sonucunu çıkarmaktadırlar.
Bray, obeziteyi bir hastalık olarak görmek için önemli bir nedeninin, hastaların bu durumla ilgili tek başlarına olduklarını dikkat çekerek, bu yönde hastalıkla nasıl başa çıkılacağı noktasına odaklandığını belirtmektedir.
Ayrıca şu ifadeleri de eklemektedir: “Bu durum, şayet biz obeziteyi başarılı bir şekilde tedavi edebilirsek, bununla ilişkili hastalıkların çoğunu ortadan kaldırabileceğimizi gösterir.”
Tıbbi destek için durumu güçlendirmek
Birlikte gönderilen yorum mektubunda, diğer uzmanlar obezitenin bir hastalık olarak sınıflandırılmasına karşı argümanları vurgulamakta, ancak sonunda, böyle bir kararın lehine olan argümanların onlardan daha ağır basacağı sonucuna varmaktadırlar.
Bu doktorlar, obezitenin bir hastalık olarak sınıflandırılmaması gerektiğini, çünkü “esasen bir hastalıktan ziyade diğer koşullar için bir risk faktörü” olarak yorumlanabileceğini ifade etmektedirler. Ayrıca, durumu “tıbbileştirerek” böyle bir hareket, nüfusun önemli bir bölümünün “hasta” olduğunu etkili bir şekilde beyan etmektedir.
Ayrıca ilaçlara ve ameliyatlara artan bir güven endişesi uyandırdığını ve temel sosyal ve ticari nedenleri ele alan halk sağlığı tedbirleri yoluyla obezite ile mücadele konusundaki vurguyu azaltabileceğini belirtmektedirler.
Obezitenin hastalık olarak tanımlanmasına karşı çıkan hekimler; diğer yandan, obeziteyi bir hastalık olarak tanımlamanın, kişilerin tıbbi desteğe erişmesine yardımcı olmanın yanı sıra, kilo almanın sosyal, çevresel ve sistemik nedenleriyle başa çıkma çağrısını güçlendirdiğini söylemektedirler.
Böyle bir hareket aynı zamanda obezite ile bazı kişileri etkileyen içselleşmiş damgayı azaltabilir. Bu durumu kimin suçlayacağına ilişkin kamuoyu görüşünü değiştirebilir. Obezite için tıbbi masrafların nasıl karşılanacağı yönündeki tutumu da değiştirebilir. Örneğin, bazı ülkelerde, sigorta planları, hastalık olarak sınıflandırılmayan koşullar için ödeme yapmaz.
Bütün bu durumlar doğrulusunda uzmanlar şu sonuca varıyor:
“Obezitenin bir hastalık olarak tanınması, aşırı tıbbı geliştirme potansiyeline sahip olsa da, aynı zamanda tedavi erişimini ve sonuçlarını iyileştirme potansiyeline de sahiptir. Popülasyonun maruz kaldığı çevrenin obezojenliğini azaltmaya yönelik önlemleri güçlendirebilir.”